Umuda yolculuk, kahramanlar ve suikast planları…
Nazi işgalinin olduğu yıllarda Yunanistan büyük acılar çekti.
Açlık ve soğuktan her gün onlarca Yunanlı can veriyor ama kimse bu dramı bilmiyordu.
Feridun Demokan adlı Kızılay delegesi bir Türk vatandaşı hayatını tehlikeye atarak Yunanlıların yaşadığı dramı anlatan bir fotoğraf karesini ülke dışına çıkardı.
O kare 3 Ağustos 1942’de Life Dergisi’nde yayımlandı, herkes yaşanan dramın farkına vardı.
Dünyadan toplanan yardımları Yunanistan’a ulaştıran yine Türkiye oldu.
Kızılay adına önce Kurtuluş Vapuru yardım köprüsü oldu, Kurtuluş 6. seferinde batınca vazgeçmedi Türkiye, bu kez Dumlupınar Vapuru’nu görevlendirdi.
Her seferde bir sürü olay yaşandı, Pire Limanı’nda İngiliz uçaklarının attığı bombalar, Ege sularında kovalamaca ve ateş açan gemilerle boğuştu mürettebat…
2. Dünya Savaşı’nda ölümcül bir açlığa mahkûm olan Yunanistan’a dostluk elini yardımlarını Kurtuluş Vapuru’yla ulaştırmıştı.
Ekmeği karneyle alabilen Türk halkı, kendi yardımlarını da yolladı Atina’ya o gemilerle…
Uzun lafın kısası Türk-Yunan ilişkileri tarihinde sadece düşmanlık yoktur, insanlık da vardır.
Tarihimizin hangi sayfalarına ve yarına bakacağımıza doğru karar vermek aslında barışa ilk adım.
Tarihe bakmadan önce bakmamız gereken bir yer daha var, o da egemenlerin Türk-Yunan barışına dair takındıkları pozisyon.
Yunanistan’ı 1919’da İzmir’e çıkaran kuvvet, İtalyanların Bodrum’u işgalinden rahatsız olan İngiltere’ydi biraz da. Yunan ordusunun İzmir’e çıktığı gün başlarında İngiliz bir amiral vardı ve Yunan ordusunu taşıyan gemileri koruyan ABD’nin Missouri zırhlısıydı.
1974’te Kıbrıs’ta darbeyi yapan Nikos Sampson’u teşvik eden Atina’daki Albaylar Cuntası, o cuntaya yol veren de ABD’deydi.
Dertleri kurucu antlaşmalara göre bağlantısız olan Kıbrıs’taki anayasal düzeni değiştirip, Ada’yı NATO üyesi yapmaktı.
Maşa olarak kullandıkları Sampson koyu bir faşistti ve 1958’de Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’ya Atina’da suikast yapma planının sahibiydi. Yunan Gizli Servisi son dakikada durdurdu bu faşisti.
Fransa, Yunanistan’a milyarlarca Euro değerinde silah satıyor, İzmir’in karşısındaki Tavşan Adası’na asker çıkarıp, İskeçe’de tank atış talimi yapıyor.
Yunanistan ve Fransa özel kuvvetleri, Türkiye kıyılarına yakın adalarda ortak tatbikat yapmıştı.
Aynı anda Güney Kıbrıs’ta deniz üssü peşinde koşuyor.
ABD, neredeyse tüm Yunanistan’ı işgal etmiş durumda, üs üzerine üs açıyor ve bunu Atina’yı “Biz olmazsak Türkiye seni işgal eder” korkusu pompalayarak yapıyor.
ABD, en çok FETÖ’nün Kozmik Oda’dan çaldığı planları kullanıyor…
Yurt dışına kaçmış FETÖ’cü akademisyenler de Yunanistan medyasına “Türkiye, Adalar’ı işgale hazırlanıyor” diye beyanatlar veriyor.
Sonuçta Atina ve Ankara arasındaki gerilim en çok ABD ve Fransa’ya yarıyor.
Bu yazdıklarımın hepsini geçen hafta Antenna Televizyonu ile yaptığımız röportajda da anlattım.
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Atina’daydım, gece döndüm.
Pazar günü Türk ve Yunan gazeteci ve akademisyenlerden oluşan çalışma grubunun toplantısı için tekrar Atina’ya gideceğim, Salı gecesine kadar barış ortamının geliştirilmesi formüllerini konuşacağız.
Barış için ilk adım tarihimizin hangi sayfalarına bakacağımıza karar vermek demiştim ya, ikinci adım da ilişkiler bozulduğunda bundan faydalanan akbabaları bulup çıkarmak olmalı…
Atina’da dün esmeye başlayan olumlu rüzgarları kesmeye çalışacaklara çok ama çok dikkat etmek lazım.